Tarih

Cumhuriyet'in Yarım Kalan Projesi Köy Enstitülerin Kuruluşu ve Amacı

BU YAZIYA PUAN VER


Kurtuluş savaşı zaferle sonuçlandığında ülkedeki en önemli sorunlardan biri cehaletti. Yüzyıllardır padişahların boyunduruğu altında emeği sömürülen, savaşlarda canını veren Anadolu halkı cahil bırakılmış, cehaletin karanlığına gömülmüştür.
Bağımsızlık savaşında milletiyle beraber savaşan, Türk milletinin başkomutanı Mustafa Kemal, Anadolu halkının cahilliğini o günlerde yakından gördü. Anadolu’nun birçok köyünde okul bile yoktu, okuma yazma oranı çok düşüktü.  Eğitimli insan bulabilmek çok zordu.
Tüm bu çaresizliklere şahit olan Mustafa Kemal, daha kurtuluş savaşı kazanılmadan eğitimle ilgili çalışmalara başladı. 16 Temmuz 1921’de Ankara’da düzenlenen Maarif kongresinde konuşan Mustafa Kemal eğitim sorununa şöyle dikkat çekmiştir:
“… Devlet bünyesinde yüzyıllar boyu derin idari ihmallerin neden olduğu yaraları iyileştirmede verilecek emeklerin en büyüğünü hiç kuşku yok ki, irfan yolunda esirgemememiz lazımdır… Şimdiye kadar takip olunan öğretim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde önemli etken olduğu kanaatindeyim. Onun için bir Milli Eğitim Programı’ndan söz ederken, eski devrin boş inançlarından ve yaradılış niteliklerimizle hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden tamamen uzak, milli karakterimiz ve tarihimizle uyumlu kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın tam olarak gelişmesi, ancak böyle bir kültürle sağlanabilir. Herhangi bir yabancı kültür, şimdiye kadar takip edilen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirebilir. Fikri kültür ortamla uyumludur. O ortam milletin karakteridir…” (1)
Mustafa Kemal, bu sözleri söylediğinde kurtuluş savaşının en kritik günleri yaşanmaktadır. Türk ordusu, Eskişehir ve Kütahya muharebelerinde büyük bozguna uğrayıp geri çekilmektedir. Herkesin savaşı kaybediyor muyuz acaba diye karamsarlığa düştüğü günlerde o Ankara’da maarif kongresi düzenleyip cahillikle mücadele için çözüm aramaktadır. Çünkü onun için “Milletimizi gerçek saadete ulaştıracak irfan ordusudur” (2)
Savaşın en kritik günlerinde Ankara’da maarif kongresi düzenleyen Mustafa Kemal, Lozan görüşmelerinin yapıldığı günlerde çıktığı bir yurt gezisinde silahlı savaşın zafere ulaştığını fakat gerçek zaferin ancak eğitimle mümkün olabileceğini şu cümlelerle halka açıklamıştır:
“Arkadaşlar! Bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değil, iktisat ilim ve irfan olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar kazandığı zaferler, memleketimizi gerçek kurtuluşa kavuşturmuş sayılmaz. Bu zaferler ancak gelecek zaferlerimiz için değerli bir zemin hazırlamıştır. Askeri zaferlerimizle mağrur olmayalım. Yeni ilim ve iktisat zaferlerine hazırlanalım’’(3)
İstiklal mücadelesinin her safhasında Türk milletinin cahilliğine dikkat çeken Mustafa Kemal, 1 Mart 1922 deki meclis açılış konuşmasında Anadolu köylüsünün nasıl cahil bırakıldığını şu cümlelerle özetlemiştir.
Yüzyıllardan beri ulusumuzu yöneten hükümetler öğretim ve eğitimin genelleşmesi isteğini göstere gelmişlerdir. Ancak bu isteklerine varmak için Doğuyu ve Batıyı yansılamaktan (taklitten) kurtulamadıklarından sonuç ulusumuzun bilgisizlikten kurtulamamasına varmıştır. Bu acıklı gerçek karşısında bizim izlemek zorunda olduğumuz eğitim ve öğretim siyasasının ana çizgileri şöyle olmalıdır… demiştim ki, bu yurdun asıl sahibi ve toplumumuzun temel öğesi köylüdür. İşte bu köylüdür ki bugüne dek eğitim ve öğretim ışığından yoksun bırakılmıştır…
“Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi kimdir? Bunun yanıtını hemen birlikte verelim. Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. Öyle ise herkesten daha çok gönence, mutluluğa ve zenginliğe en çok hak kazanan ve lâyık olan köylüdür. Bunun için TBMM Hükümeti’nin iktisadi yasası bu temel ereği elde etmeye yöneliktir’’(4)
Mustafa Kemal’in 1922 yılındaki meclis açılış konuşmasındaki sözleri Cumhuriyet’in ilanı sonrası cehaletle savaşacağının habercisi gibidir ve Cumhuriyet’i ilan ettikten sonra hayal ettiklerini tek tek gerçekleştirir.
Önce yüzyıllardır Medreselilerden başka kimsenin anlamadığı, 19. Yüzyılda kaldırılmak istenen ama kaldırılamayan Arap alfabesini bir günde kaldırır ve Latin harfleri üzerinde çalışılarak hazırlanmış Yeni Türk alfabesini kabul eder. Özellikle Latin alfabesi yerine Yeni Türk alfabesi dedim çünkü 1928 de kabul edilen yasa Latin alfabesinin kabulü değildir. Yeni Türk harflerinin kabulüdür.
Bunun nedeni şu an kullandığımız alfabenin bire bir Latin alfabesinin aynısı olmamasıdır. Latin alfabesinde 21 harf, Türk alfabesinde 29 harf vardır. Latin alfabesinde olan W ve X harfleri Türk alfabesinde yoktur. Türk alfabesindeki Ç,Ğ,I, Ö,Ş,Ü harfleri de Latin alfabesinde yoktur. Kısacası birilerinin iddia ettiği gibi harf devrimi Latin alfabesinden kopyala yapıştır yapılarak yapılmamıştır. Aylarca süren çalışmalar sonucunda Türkçeye uygun yeni bir alfabe oluşturularak kabul edilmiştir
Harf devriminden sonra 1 Ocak 1929 tarihinde millet mektepleri kurularak ülke genelinde eğitim seferberliği başladı. (5) Millet mekteplerinden sonra 1932 yılında ise amacı sadece okuma yazma öğretmek olmayan, milleti sosyal ve kültürel açıdan da eğitmeyi amaçlayan halk evleri kuruldu ve 19 Şubat 1932 de 14 il merkezinde eğitime başladı (6)
Millet mektepleri ve halk evlerinin kurulmasıyla eğitimde gelişme olmuştur ama yeterli değildir. Milletin %80 i köylerde yaşamaktadır ve eğitimi köylere ulaştırmak zordur. Şehirlerden köylere eğitim vermek için giden öğretmenler, köy hayatına uyum sağlayamamaktadır. Ayrıca 1930 lu yıllarda köylere hizmet götürmek bugünkünden çok daha zordur.  Köylere hizmet ya hiç götürülememekte ya da köylere hizmet için gidenler köylünün dilinden anlayamamaktadır.
Bu sorunun çözümü için köylere hizmetin yerinden yapılması düşünülmüştür. Şehirden köye hizmet götürmek yerine köylüye yaşadığı yerde hizmet vermek en doğru yoldur. Üstelik köylüye hizmet edecek kişiler de köy halkının içinden yetişeceği için eğitmenler için uyum sorunu olmayacaktır.
İşte bugün bile herkesin özlem duyduğu köy enstitülerinin kuruluş amacı ve felsefesi budur. Köylüyü, köyünden yetiştirip geliştirmek…
Köy enstitülerinin fikir babası İlköğretim genel müdürü eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’tur. İsmail Hakkı Tonguç’un köylülerin kurtuluşu için düşünceleri şöyledir:
“Köy meselesi bazılarının zannettikleri gibi mihaniki surette köy kalkınması değil, manalı ve şuurlu bir şekilde köyün içten canlandırılmasıdır. Köy insanı öylesine canlandırılmalı ve şuurlandırılmalı ki, onu hiçbir kuvvet yalnız kendi hesabına ve insafsızca istismar etmesin. Ona esir ve uşak muamelesi yapamasın. Köylüler şuursuz ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi, her zaman haklarına kavuşabilsinler. Köy meselesi, köyde eğitim problemleri de içinde olmak üzere bu demektir…
“Köylüyü, köyden başlayarak ta Kamutay’a [TBMM] varıncaya kadar, devletin bütün şubelerinin idaresine, onda bugünkü vasıflardan başka bir şart aramaksızın iştirak ettirmek, bu suretle devlet işlerini, realiteden kuvvet alan elemanlarla besleyerek memleketin hakiki bünyesine uygun bir şekle getirmek… köylü vatandaşlarda… Cumhuriyet vatandaşlığı şuurunu, aksiyon haline gelebilecek şekilde uyandırmak lâzımdır…”(7)
CHP nin 1935 yılındaki büyük kurultayında köy enstitülerinin temellerinin atılması için ilk adım atılmıştır. Milli eğitim bakanı Saffet Arıkan’ın İlköğretim genel müdürlüğü görevine getirdiği İsmail Hakkı Tonguç, köy sorununa çözüm bulmak için 20 yıllık bir plan hazırlamıştır. Tonguç’un 20 yıllık planına göre 1954 yılına kadar okulu, sağlık ocağı, tarım teknisyeni olmayan köy kalmayacaktır fakat bunu başarmak kolay değildir. En önemli sorun köylerde hizmet verecek eğitmen azlığıdır. Ayrıca okullarda eğitim gören okuryazar köylü çocuğu bulmakta çok zordur.
İsmail Hakkı Tonguç eğitmen sorununu çözmek için şöyle bir formül bulur:
Askerliğini yapmış okuryazar gençlerden bir grup oluşturur ve bu gençlere 1936 yılında Eskişehir’in Çifteler çiftliğinde 4 aylık eğitmenlik eğitimi verilir. Eğitimini başarıyla tamamlayan gençler Ankara’nın köylerinde ‘’geçici eğitmen’’ sıfatıyla görevlendirilir. İlk 84 eğitmen görev yaptıkları köylerde başarılı olur. Bunun üzerine ülkenin başka yerlerinde de geçici eğitmenlik kursları açılır.

“Çifteler Köy Enstitüsü öğrencileri, açık hava tiyatrosu inşa ediyorlar. 1940’lar
İsmail Hakkı Tonguç’un 1936 yılındaki geçici eğitmenlik kursu fikri köy enstitülerinin de ilk adımı olmuştur. Geçici eğitmen olarak köylerde eğitim veren eğitmenler, ileride köy enstitüsü olarak hizmet verecek binaların da temellerini atmış ve köy çocuklarını eğitim açısından köy enstitülerine hazırlamıştır.
Ankara ve Eskişehir’deki uygulama başarılı olunca 11 Haziran 1937 de çıkarılan ‘’Köy eğitmenleri kanunu’’ ile geçici eğitmenlik yasal olarak resmiyet kazandı ve Eskişehir dışında Kızılçullu (İzmir) ve Karaağaç (Edirne)’ta da geçici eğitmenlik kursları açıldı. Ertesi yıl 3 eğitim kursu daha açıldı (8)

Isparta-Gölköy Köy Enstitüsü hayvancılık dersi
Geçici eğitmenlik kursları zamanla köylerin kalkındırılması projesi için yetersiz kalmıştır ve 3704 sayılı yasayla ‘’Köy Öğretmen Okulları’’ açılmıştır. Daha önce açılan geçici eğitmenlik kursları da köy öğretmen okullarına dönüştürülmüştür.
İsmail Hakkı Tonguç’un başlattığı köy projesi kısa zamanda başarılı olunca köylere gelecekte nasıl hizmet verilmesi gerektiği de saptanmıştır. Bundan sonra yapılması gereken başlatılan projeyi devam ettirmektir.

Isparta, Gölköy, Köy Enstitüsü İnşaatı

Kayak Dersi (1940’li yıllar, Kars Cılavuz Köy Enstitüsü)
10 Kasım 1938 de Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hayata gözlerini yumduğunda köy enstitülerinin kurulduğunu görememiştir ama temellerini yaşarken atmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra da Köylerin kalkındırılması için başlatılan projeye ara vermeden devam edilmiştir.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, köylerin eğitimi konusundaki düşüncelerini şöyle açıklamıştır:
“…İlköğretim konusunda milletçe işbirliği yapılması, XX. yüzyılın ileri ve güçlü bir milleti olabilmek için mutlaka ilköğretim sorununun çözülmesi, seferberliğe en uzak köyden başlanması, devlet bütçesinin bu iş için yeterli olmadığı ancak az masrafla çok öğrenci okutacak bir yöntem bulunması, konuyla ilgili esaslar gösterilir ise bunlardan faydalanabilecekleri…”(9)

Hasan Ali Yücel, İsmet İnönü, İsmail Hakkı Tonguç Kars Cilavuz Köy Enstitüsü
İnönü’nün düşüncelerini bu şekilde ifade ettiği köy eğitimi konusu 17-29 Temmuz 1939 tarihinde düzenlenen Maarif kongresinde de konuşulmuştur. Köy eğitiminin artık sadece ilkokul düzeyinde eğitimle yapılamayacağı, öğretmenlerin okuma yazma öğretmek dışında başka niteliklerinin de olması gerektiği düşünülerek yeni açılacak olan Köy öğretmen okullarına ‘’Köy Enstitüleri’’ isminin verilmesi kararlaştırılmıştır. (10)

Ankara-Hasanoğlan Köy Enstitüsü Kız Öğrenciler Dikiş dersinde
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Köy enstitülerinin kurulmasıyla ilgili bir konuşmasında şu yorumu yapmıştır:
“İlköğretimi olmayan memlekette Ortaçağ yönetimi bütün şekilleriyle devam eder… Hür vatandaşlardan birleşik bir ulus olmanın çarelerinin başında ilköğretim çaresi gelir… İlköğretim sorunu, insan olmak, ulus olmak sorunudur.” (11)

Isparta, Gönen Köy Enstitüsü Öğrencileri
Maarif kongresinde köy enstitülerin kurulmasına karar verilmesinden sonra Köy enstitülerinin kurulmasına dair yasa teklifi 17 Nisan 1940 tarihinde TBMM ye getirilmiş ve komisyonda görüşülmeye başlanmıştır. Yasa teklifindeki bazı önemli noktalar şunlardır:
“İlköğrenim yapmak zorunda olan çocukların şehir ve kasabalarda %80’i, köylerde ise %20’si okutulabilmektedir. Şimdiye kadar köy okullarımızın çoğu üç yıllık ilkokullardı. Onun için bu okullara giden öğrenci de normal beş sınıflı ilkokulu bitiremiyordu.
Bu durum, ilköğrenim görmek ya da bu öğrenimi tamamlamak zorunluluğunda olan çocukların büyük çoğunluğunun köylerde olduğunu ve ilköğrenimi yayma işine köylerimizin önemle konu olması gerektiğini gösterir… 40.000 köyün ancak 4959’unda öğretmenli ve 4.000’inde eğitmenli okulumuz vardır. 31.000 köyümüz okulsuzdur. Şimdiye kadar köylere hep büyük şehirlerde kurulmuş olan öğretmen okullarında yetiştirdiğimiz şehirli gençleri yolladık… Bu kuruluşlardan yetişen öğretmenlerimizin köy koşullarına gereği gibi uymadıkları görülmüştür. Geleceğin köy öğretmenlerini, görecekleri hizmetin gereklerine daha uygun şekil ve koşullar altında yetiştirmek zorunda bulunmaktayız. Bu nedenle köye öğretmen yetiştirmede şu ilkelere uyulur: ‘Öğretmen adayını köyden almak, köyden alınmış çocukları köy hayatından uzaklaştırmayan bir çevrede iyi bir çiftçinin bilgilerine sahip ve bildiklerini uygulayabilecek bir halde yetiştirmek, bu çocuklara öğretmenlik mesleği ile birlikte köyde geçecek demircilik, yapıcılık, kooperatifçilik: kız öğrencilere çocuk bakımı, dikiş, ev idaresi gibi işleri öğretmek, bunlardan olağanüstü istidat gösteren öğrenciye yüksek öğrenim yollarını açık bulundurmak, öğretmen olamayacakları, öğrendiği işlerden birini yapmak üzere serbest köy hayatına bırakmak, öğretmen olacakları da köy hayatının koşullarına dayanabilecek ve o çevrede daha ileri ve verimli bir hayat yaratma gücünü kazanacak surette hazırlamak, öğretmeni ve köye gerekli elemanları yetiştirmek üzere açılacak kuruluşları, arazi durumu elverişli yerlerde kurmak, onları üretici birer kurum haline getirerek hiç olmazsa öğrencinin yiyeceğini sağlayabilecek şekilde yönetmek, böylelikle masraflarını azaltarak devlete yük olmayacak duruma gelmelerine çalışmak…”(12)

Akordıyon çalan köy enstitüsü öğrencisi
Yasa teklifine göre köy enstitülerine 5 yıllık ilkokul eğitimini tamamlayan yetenekli köy çocukları seçilecektir. Enstitülerden mezun olan eğitmenler için mecburi hizmet 20 yıldır. Mezunlar ilk 6 yıl 20 TL,  6-15 yıl arası 30 TL, 15. Yıldan sonra ise 40 TL maaş alacaktır. Ayrıca devlet tarım araç ve gereçlerini ve ailelerini geçindirmek için tarım arazisini de verecektir.
Köy enstitüleri TBMM de görüşülürken yasaya karşı çıkan vekiller de olmuştur. Karşı çıkanlardan biri Kazım Karabekir’dir. Karabekir bu kanunla ülkede sınıf ayrımı olacağını ileri sürerek şu açıklamayı yapmıştır:
“…Parti programında sınıf ayırımı yok diyoruz ama onu elimizle yaratıyoruz… Biz şehir ve köy çocuklarını birbirleriyle kaynaştıracak yerde bir safiyeti fikriye ile ayırırsak sonra acaba bu köylere başka taraflardan yapılacak telkinlerle günün birinde biz bu şehirlilerin karşısında başka fikirlerle onları mücehhez bulmaz mıyız? “(13)

Maraş, Kız Öğretmen Okulu Kültür ve Müsamere kolu çalışmaları (hastalık hastası) temsilinde bir sahne
Karabekir’in eleştirilerine Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel şöyle cevap vermiştir:
“Köy ilkokullarından gelen çocukları şu veya bu şekilde tereddüde mahal vermeksizin imtihan ederek, karakterlerini yoklayarak ve bedeni kabiliyetlerine bakarak seçip enstitülere alacağız… Bizim arzumuz köyün içerisinde bilgili, sıhhatli, memleketine bağlı ve müstahsil vatandaş yetiştirmektir. Yoksa köylüyü bu arz ettiğim melekelerle teçhiz edip onları şehre akın eder vaziyete getirmek değildir… Mesele köylü çocuğunu hayat bakımından köylülük mahiyetini kaybetmeksizin yetiştirmektir. Bu davayı hiçbir zaman zayıflatmayalım… diyorum.”(14)

Hasanoğlan köy enstitüsüne kaydını yaptıran kız öğrenciler 
Köy enstitüleri yasasıyla ilgili meclisteki tartışmalardan sonra 17 Nisan 1940 tarihinde TBMM de oylamaya sunulmuştur. Oylamada 426 vekilden 278 vekil evet oyu kullanarak Köy Enstitüleri kurulmuştur(15) Köy enstitülerin kurulmasına karşı çıkanlar arasında Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü vardır.  Daha sonra Başbakan olacak olan Adnan Menderes, köy eğitimini sonlandıran kişi olarak tarihe geçecektir.
3803 sayılı yasa ile kurulan Köy Enstitüleri kanunu şöyledir:
“Köy Öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazi bulunan yerlerde Maarif Vekilliği’nce (MEB) Köy Enstitüleri açılır.”(16)

Köy Enstitüsü diploması
17 Nisan 1940 tarihli Cumhuriyet gazetesi Köy enstitülerinin kuruluşunu şu cümlelerle duyurmuştur:
“Köy Enstitüleri teşkili hakkındaki kanun layihası son şeklini aldı. Layihaya göre köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabı yetiştirmek üzere ziraat arazisine elverişli bulunan yerlerde Köy Enstitüleri açılacaktır. Köy Öğretmen Okulları bu layiha ile kanunlaştıktan sonra Köy Öğretmen Okullarına kaydolunacaklardır.” (17)
Cumhuriyet aydınlanmasının en önemli projelerinden olan Köy Enstitüleri, İsmail Hakkı Tonguç isminde kendisi de köy çocuğu olan bir öğretmenin başlattığı proje olarak tarihe geçmiştir. Temelleri Atatürk döneminde atılan ve İnönü döneminde resmen kurulan köy enstitülerinin amacı köy çocuklarına sadece okuma yazma öğretmek değildi. Köy çocuklarına toprağı işlemeyi, sağlık bilgisini, Cumhuriyet değerlerini öğreterek yüzyıllarca unutulan Anadolu köylüsünü Cumhuriyet’e kazandırmaktı fakat Batı dünyasında bile o dönemde örneği olmayan, Fransız yazar Georges Duhambel’in ‘Dünyanın hiçbir yerinde böylesine yararlı ve anlamlı eğitim kurumu görmedim’  dediği Köy enstitüleri 2. Dünya savaşı sonrasında 1947 yılından itibaren pasifleştirilmeye, çalışmaları durdurulmaya çalışılmış, 1954 yılında Demokrat Parti döneminde ise tamamen kapatılmıştır.
TIBBIYELİ HİKMET
KAYNAKLAR
1- Belgelerle Türk Tarihi Dergisi sayı:32-35 Menteş Kitabevi 1999 s.4
2- Genelkurmay Başkanlığı, Atatürkçülük, Atatürkçü Düşünce Sistemi, İstanbul, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1998, s. 129-130
3- İhsan Doğramacı, “Atatürk ve Eğitim”, Atatürk Araştırmaları Merkezi Dergisi, C. I, No 3, s. 656.
4-  Rauf İnan, “Türkiye Cumhuriyeti ve Eğitim-Bir Yokluktan Bir Atılıma”, Atatürk Konferansları (1973-1974), Ankara, TTK, 1977, s. 245
5- Necdet Sakaoğlu, Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tarihi, İstanbul, Cep Üniversitesi İletişim Yayınlan, 1993, s. 46.
6- Şevket Gediklioğlu, Türkiye’de Yaygın Eğitimden Çağdaş Eğitime, Ankara, Kadıoğlu Matbaası, 1991, s. 11-15
7- İsmail Hakkı Tonguç, İlköğretim Kavramı, s. 212.
8- Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 4. Kitap, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1999, s.40
9- Cumhuriyet Gazetesi,”Köy Enstitüleri ve Açılacak Yerler”, Yıl: 16, No. 6727 (18 Nisan 1940), s. 1
10-İsmail Hakkı Tonguç, İlköğretim Kavramı, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1946, s. 319
11- Turan a.g.e. s.41
12- Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi 1839-1950, 2. B., Ankara, İmge Kitabevi, 1999, s. 373-374
13- Çavdar a.g.e. s.376-377
14- Çavdar a.g.e. s.375
15-Fay Kirby, Türkiye’de Köy Enstitüleri, İstanbul, İmece Yayınları, 1962, s.199-200
16- Kuruluşunun 50. Yılında Köy Enstitüleri Eğit-Der yayınları, 1990 s.55
17-  Cumhuriyet Gazetesi “Yol ve Maarif Hareketleri”, Yıl 16, No. 6726 (17 Nisan 1940),s. 2.

Bir Cevap Yazın

Pin It on Pinterest