Tarih

Lozan'da İngilizlere Çanakkale'yi Sattık Yalanı

BU YAZIYA PUAN VER

1
Lozan anlaşması konusunda yalan makinası gibi sürekli yalan üreten bir kesim var. Bu kesimin işi Atatürk ve Cumhuriyet’i yerin dibine sokmak için yalanlar üretmek… En çokta Lozan hakkında akıllara ziyan yalanlar söylüyorlar. 1913 te kaybettiğimiz 12 adayı satmaktan tutun da 1882 de kaybettiğimiz Mısırı bile Lozan’da kaybettiğimize kadar abuk sabuk yalanlar…
Bu yalanlardan biri de Lozan’da İngilizlere Çanakkale’den toprak sattığımız yalanıdır. Son yıllarda ”cemaat tarihçisinin” ürettiği bu saçma yalan da diğer Lozan yalanları gibi saçmalıktan başka bir şey değildir. Hayatlarında bir kez bile Gelibolu şehitliğini gezmemiş insanların böyle yalanlar uydurması hem tarihe, hem de Çanakkale’de yatan aziz kahraman şehitlerimize yapılan bir hakarettir.
Lozan’da Arıburnu ve Çanakkale meselesinin gerçeği nedir? İngilizlere ve diğer itilaf devleri için ayrılan toprağın hukuki tanımı nedir? Atatürk düşmanlarının istismar ettiği Lozan’ın 128. maddesinin açıklaması nedir? Tüm bu sorulara tek tek cevap vereceğim.
İngilizler,1918 yılında  1. Dünya savaşı sonladığında savaş mezarları hakkında çalışmalara başladı. Britanya Savaş Mezarları Komisyonu’nun (CWGC) yürüttüğü çalışma doğrultusunda Gelibolu’ya gelen uzmanlar, Çanakkale savaşında ölen İngiliz askerlerinin mezarlarını tespit etmiştir. Lozan anlaşması imzalandığında İngilizler, Çanakkale’^de tespit ettikleri İngiliz mezarlıklarının çoğunun anıt mezarını tamamlamıştır.
İngiliz hükümeti, Gelibolu’daki İngiliz mezarlıkları konusunu 10 Ağustos 1920 tarihinde de gündeme getirerek İngiliz mezarlıklarının bulunduğu toprakların mülkiyet hakkını talep etmiştir. Sevr anlaşmasının 218. maddesinden 225. maddesine kadar olan maddeler Çanakkale’deki İtilaf devletleri mezarlıklarıyla ilgilidir. Bu maddelere göre İtilaf devletlerine ait mezarlıkların bulunduğu arazilerin mülkiyet hakkı İtilaf devletlerine bırakılmıştır.
Mustafa Kemal önderliğinde Türk milletinin müthiş kahramanlığıyla Sevr anlaşması çöpe atılmıştır. Ancak Gelibolu’daki İtilaf devletlerine ait mezarlıklar konusu Lozan’da da gündeme gelmiştir.8 Aralık 1922 tarihli oturumda Lord Curzon, Gelibolu’daki İtilaf devletlerine ait mezarlıkların kendileri için kutsal olduğunu şöyle açıklamıştır:
“……Biz savaş sırasında ölen kahraman askerlerimizin ve denizcilerimizin Türk ülkesinin çeşitli yerlerinde bulunan mezarlarını kapsayan toprakların, mülkiyetiyle birlikte müttefiklere verilmesini istemek zorundayız….” (Seha L. Meray; Lozan Barış Konferansı; c.1, M.1, İstanbul, 1993, s. 175)
Lord Curzon’un bu isteğine karşı İsmet Paşa, mezarlıklara saygı duymanın Türklerin geleneğinde olduğunu söyleyerek konuşmasına başlamıştır. Ancak Gelibolu’daki İngiliz mezarlıklarının mülkiyet hakkıyla beraber İngilizlere verilmesini kabul edilebilir bir istek olmadığını ifade etmiştir.
İsmet Paşa’nın itirazından sonra söz alan Fransız delegesi  M. Barrere, Suriye’deki Süleyman Şah türbesinin bulunduğu araziyi Türklere vererek jest yaptıklarını söyleyerek aynı jesti Türklerden beklediğini söylemiştir. Lord Curzon ise daha ilginç bir örnek vererek Kraliçe Victoria’nın, Napolyon’un son yıllarını Saint Helene nin adasının mülkiyetini Fransızlara verdiğini ifade etmiştir. Gelibolu’daki İtilaf devletleri mezarlarının da bu örneklerle aynı olduğunu açıklayarak haklı olduklarını vurgulamışlardır. Ancak oturumdan bir sonuç çıkmamıştır.
25 Ocak 1923 tarihinde Gelibolu’daki mezarlıklar konusu tekrar gündeme gelmiş, mezarlıklarla ilgili komisyonun hazırladığı rapor okunmuştur. İsmet Paşa, 27 Ocak günü yaptığı konuşmada mezarlık konusu hakkında düşüncelerini tekrar söylemiştir. Mezarlıklara saygı duymanın bir Türk geleneği olduğunu, ancak bu arazilerin mülkiyetinin İtilaf devletlerine verilmesini kabul edemeyeceklerini açıklamıştır. İsmet Paşa konuşmasının devamında şu açıklamayı yapmıştır:
”…Bu mezarlıkların genişliği ve yüzölçümünü saptarken, bunu, Mezarlıklar Komisyonu’ndaki Türk üyenin de uygun bulmuş olması kesin olarak zorunludur. Sonradan öne sürülecek itirazlar üzerine, ayrılmış bu toprak parçasının gerektiğinden daha geniş olduğu anlaşılırsa, Türk Temsilci Heyeti, artan toprak parçasının, mezarların yerlerini değiştirmeye kalkışmadan, geri verilmesi gerektiği düşüncesindedir. Mütarekeden bu yana Müttefikler’in askeri işgali altında bulunmuş bir bölgede, ölülerin kalıntılarının henüz bir araya toplanmamış olması mümkün değildir…” (Seha L. Meray; Lozan Barış Konferansı c I, K.II, s.9)
Mezarlıklarla ilgili komisyonun hazırladığı tasarının özellikle 6. ve 7. maddesi Türk ve İngiliz delegasyonları arasında tartışmaya neden olmuştur. Tasarının 6. maddesine göre İngilizler, Anzak mezarlıklarının da kendilerine verilmesini istemiştir. Taleplerinde haklı olduğunu ise şöyle açıklamıştır:
“….Bu insanlar, en yüksek bir yurtseverlik duygusuyla, ülkülerin en soylusu uğrunda savaşmak üzere, dünyanın en uzak yerlerinden gelmişlerdir. Bu ölülerin huzur ve saygı içinde yatmalarına izin vermek mümkün olmayacak mıdır? Söz konusu toprak şeridi 4,5 km uzunluğunda ve 1,5 km genişliğinde çorak bir toprak parçasıdır. Bugün bu toprak parçasında 19 mezarlık vardır. Bu mezarlıkların arasında bulunan ve yarı dolmuş ya da olduğu gibi duran siper kalıntılarından oluşmuş toprak parçasının her yanında kimlikleri belirsiz başka asker ölüleri de yatmaktadır. Bu bölgede kimse oturmamaktadır. Ekili bir toprak da değildir. Bu toprak parçasının ne Türk Hükümeti ne de herhangi bir kimse için değeri vardır. Fakat oğulları ve kardeşleri orada yatmakta olan Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar için, bu toprak parçası, tarih ve duygu yönünden çok derin bir anlam taşımaktadır….”(Seha L. Meray; Lozan Barış Konferansı c I, K.II, s.10)
Türk delegasyonunun çekindiği ikinci konu tasarının 7. maddesidir. Bu maddeye göre İngilizlerin Lozan’dan önce Gelibolu’da yaptığı anıtlarla ilgilidir. İngilizler, geçmişte yaptıklarını anıtlara dokunulmamasını istemiştir. İsmet Paşa ise Lozan’dan önce dikilen anıtların tekrardan düzenlenmesini ve mezarların toplu halde bir yerde toplanarak tekrar bir anıt yapılmasını istemiştir. Lord Curzon, Türklerin bu isteğine şu cevabı vermiştir:
“……Gelibolu yarımadasında savaşarak binlerce ölü veren İngiliz İmparatorluğu’nun çeşitli bölümlerini temsil etmek üzere kurulmuş İmparatorluk Savaş Mezarları Komisyonu, çeşitli savaş alanlarında can vermiş İngiliz İmparatorluğu askerlerinin kalıntılarını mezarlarda toplamak gibi genel bir amaçla, şimdiden, büyük paralar harcamış bulunmaktadır…..”(Seha L. Meray; Lozan Barış Konferansı c I, K.II, s.10)
İsmet Paşa, Lord Curzon’un bu cevabına karşılık anıt mezarlar konusunun ancak karşılıklı hak ve saygı ile çözülebileceğini vurgulamıştır. İngilizler ise İsmet Paşa’nın ılımlı tutumuna karşın  Gelibolu’da İngilizlerin savaştığı savaş alanlarının da mülkiyet hakkını isteyecek kadar küstahlaşmıştır. İsmet Paşa, Curzon’un küstah isteğine çok net cevap vermiştir. İsmet Paşa’nın Curzon’a verdiği tarihi cevap şöyledir:
“…..Bugüne kadar, savaş alanlarını kutsallaştırarak onlara sahip çıkma yolu bilinmemekteydi. Bu hesaba göre, Türkiye dışında kalan, uçsuz bucaksız pek çok savaş alanlarında kanlarını dökmüş olan Türkler, daha da meşru olarak, böyle istemlerde bulunabileceklerdir. Fakat, bunun, mezarlar konusuyla hiçbir ilgisi olmadığını anlamaktan daha kolay hiçbir şey yoktur. Lord Curzon’un istemekte olduğu toprak parçası bir mezarlık değil, fakat Çanakkale savaşları sırasında askeri hareketler için temel olarak kullanılan ve her zaman böyle bir amaçla kullanılabilecek bir toprak şerididir…”(Seha L. Meray; Lozan Barış Konferansı c I, K.II, s.13)
31 Ocak 1923 tarihli oturumda mezarlıklar meselesi karşılıklı anlaşma ile karara bağlanmıştır. Lozan anlaşmasının 124 ile 136. maddeler arasındaki maddeleri Gelibolu’daki şehitliklerle ilgilidir.
Şimdi Atatürk düşmanlarının insanları nasıl aldattığına geçelim…
Atatürk düşmanlarının Lozan’da Gelibolu’yu İngilizlere sattık diye iddia ettiği madde 128. maddedir. Söz konusu maddenin metni şöyledir:
”Türkiye Hükümeti, Britanya İmparatorluğu, Fransa ve İtalya Hükümetlerine karşı kendi toprakları, üzerinde onlann savaş alanında ya da yaralama, kaza, ya da hastalık sonucu ölmüş olan kara ve deniz askerleri ile tutsak iken ölen savaş tutsakları ve sivil tutukluların mezarları, mezarlıkları, toplu ceset çukurları ve adlarına dikilmiş anıtlarının üzerinde bulunduğu arsaları o devletlere ayrı ayrı ve süresiz olarak bırakmağı yükümlenir.
Bundan başka söz konusu mezarlara, mezarlıklara, toplu ceset çukurlarına ve anıtlara serbestçe girilmesine ve gerekiyorsa, cadde ve yolların yapılmasına izin vermeği yükümlenir.
Yunan Hükümeti, kendi topraklarına ilişkin .olarak, özdeş yükümlülükleri üstlenir.
Yukarıdaki hükümler, verilen arsalarda Türk egemenliğini ya da, duruma göre, Yunan egemenliğini zedelemez. ”
Cumhuriyet tarihi yalancılarının çarpıtarak ve cımbızlayarak istismar ettiği maddenin tam metni bu şekildedir. ”anıtlarının üzerinde bulunduğu arsaları o devletlere ayrı ayrı ve süresiz olarak bırakmağı yükümlenir.” cümlesini cımbızlayarak algı operasyonu yapıyorlar.
Peki biz de şu soruyu soralım. Gelibolu’daki İngilizlere süresiz bıraktığımız bu arsalar bugün İngiliz toprağı mıdır? Tabii ki HAYIR !.. Gelibolu’daki anıt mezarların bulunduğu arazilerin hangi şartlarda süresiz bırakılacağı 4 Şubat 1923 te hazırlanan “Anzac (Arıburnu) Arazisi Diye Anılan Toprak Parçasından Yararlanma Şartları’‘ başlığı altında açıklanmış ve Lozan’ın 129. maddesine eklenmiştir.  8 maddelik şartnamenin maddeleri şunlardır:

  • Bu arsalar, işbu Andlaşma ile belirlenen kullanma amacından başka bir biçimde kullanılmayacak; böylece hiç bir askersel ya da ticarî amaçla ya da verilmesine neden olan yukarıda belirli amaca aykırı, başkaca hiç bir amaçla kullanılmayacaktır.
  • Türkiye Hükümeti, mezarlıklarla birlikte, söz konusu arsaları her zaman denetlemek hakkına sahip bulunacaktır.
  • Mezarlıkların korunmasında sivil bekçilerin sayısı, her mezarlık için bir bekçiyi geçmeyecektir. Mezarlıkların dışındaki arsalar için özel bekçiler olmayacaktır.
  • Söz konusu arsalarda, mezarlıkların gerek içinde, gerek dışında, bekçiler için zorunlu konutlardan başka hiç bir konut yapılmayacaktır.
  • Söz konusu arsaların deniz kıyısı üzerinde, kişi ve inal indirip bindirmeğe yararlı hiç bir rıhtım, mendirek, ya da iskele yapılmayacaktır.
  • Gerekli tüm resmî işlemler yalnız Boğazların iç kıyılarında yapılabilecek ve arsalara ancak bu işlemlerin yapılmasından sonra girilebilecektir. Türk Hükümeti, olanaklı bulunduğu ölçüde, kolay olması gereken bu işlemlerin, işbu Maddenin öteki hükümleri zedelenmemek koşulu ile, Türkiye’ye giden başka yabancılar için konulmuş işlemlerden daha zor olmamasını ve her türlü yersiz gecikmeyi önleyici biçimde yapılmasını kabul eder.
  • Söz konusu yerleri ziyaret etmek isteyen kişiler silâhlı olmayacaklardır. Türk Hükümeti işbu kesin yasaklamanın, uygulanmasını izlemek hakkına sahip bulunacaktır.
  • 150 kişiden fazla olan her ziyaretçi kafilesinin varışından en az bir hafta önce Türk Hükümetine bilgi verilmesi gerekecektir.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Mehmet Akif'in Edebi Kişiliği ve 1.Dünya Savaşındaki Faaliyetleri

1
2
Şartnamede her şey açık ve net açıklanmıştır. İngilizler, Çanakkale’deki anıt mezarları mezarlık dışında bir amaçla kullanamaz ve Türk hükümeti bu arazileri her zaman denetleme hakkına sahiptir. Örneğin 150 kişiden fazla ziyaretçilerde Türk hükümetine haber verilmesi zorunludur. Mezarlıklara gelen ziyaretçiler kesinlikle silahsız olmak zorundadır. Arsaların kıyısında herhangi bir iskelenin yapılması yasaktır. Şartnameye bakıldığında her maddede bu arsaların İngiliz toprağı olmadığı vurgulanmıştır.  Şartname’nin 2. maddesi her şeyi çok net açıklıyor : ”Türkiye Hükümeti, mezarlıklarla birlikte, söz konusu arsaları her zaman denetlemek hakkına sahip bulunacaktır.”
İngilizler, anıt mezarların bulunduğu arsaların mezarlık dışında hiçbir ticari ve askeri amaçla kullanamayacağını anlaşmanın 131. maddesinde kabul etmiştir. 131. maddenin tam metni şöyledir:
”Kendilerine arsa ayrılan Hükümetler, işbu toprakları yukarıda öngörüldüğünden başka biçimde kullanmamağı ve kullanmağa izin vermemeği yükümlenir. Söz konusu arsalar deniz kıyısında bulunuyorsa, kıyı toprakları verildiği Hükümetlerce her hangi bir kara ve deniz gücü için ya da ticaret amacıyla kullanılmayacaktır. Üzerinde mezarlar ve mezarlıklar yapılmasından vazgeçilecek ve anıt dikilmesi için kullanılmayacak topraklar yine Türk ya da, duruma göre Yunan Hükümetine kalacaktır.”
22
44
Kısacası Gelibolu’daki İngiliz ve diğer yabancı ülkelerin anıt mezarlıkları tamamen Türkiye’nin denetimi altında ve mezarlık dışında herhangi bir amaçla kullanılması yasak olan arazilerdir. Daha net ifade etmek gerekirse bu topraklar bizim kontrolümüzde olan mezarlıklardan başka bir şey değildir. İngilizler ne bu topraklar benim diyebilir ne bu topraklara asker çıkarabilir ne de ticari bir amaçla kullanabilir. Yapabilecekleri tek şey bu mezarlıklara gelip ataları için dua etmektir. 150 kişiden fazla gelirlerse Türk hükümetine haber vermek zorundadırlar
Bir soru daha soralım… İngilizler ve diğer İtilaf devletleri mezarlıklar konusunda tek taraflı hakka mı sahiptir? HAYIR… Lozan anlaşmasının 136. maddesinde 128. maddede İtilaf devletlerine tanınan hakkın aynısı Türkiye’ye tanınmıştır. 136. maddenin tam metni şöyledir:
”Britanya, Fransa ve İtalya Hükümetleri, Türkiye’den ayrılan topraklarda bulunanlarla kendi Hükümetlerine bağlı topraklarda gömülü Türk kara ve deniz askerleri için mezarlar, mezarlıklar, toplu ceset çukurları ve anıtlar kurulması için 128. Madde ile 130. uncudan 135. inciye dek olan Maddeler hükümlerinden yararlanmak hakkını Türkiye Hükümetine tanımayı yükümlenirler.”
12
45
Anlaşmanın imzalanmasından sonra 23 Ağustos 1923 tarihli meclis oturumunda İsmet Paşa’nın bu konudaki açıklamaları hem  o zamanın hem de günümüzün Cumhuriyet düşmanlarına cevap niteliğindedir. İsmet Paşa bu arazilerin hangi şartlarda verildiğini ve anlaşmanın 136. maddesi gereğince aynı haklara Türkiye’nin sahip olduğunu açık ve net açıklamıştır. İsmet Paşanın konuşması şöyledir:
”Mezarlıklara ait vaz’edilen ahkâm ise hâkimiyet ve mevcudiyet noktai nazarından mucibi endişe olmıyan bir mahiyettedir. Bunu muhtelif memleketler birbirinin arazisinde yapmışlardır. Ve bizim tarihimizde ve ananatımızda vardır. Bilirsiniz İstanbul’da İngiliz mezarlığı vardır. Her hangi bir suretle bu mezarlıkların bizim mevcudiyetimiz için bir tehlike teşkil edeceğini zannetmek mâkul değildir ve hiçbir sebep yoktur.
Muharebe meydanlarında ve Osmanlı İmparatorluğunun aksamı üzerinde bıraktığımız yerlerde bizim de aynı suretle mezarlık tesis ederek eslâfimiza hürmetimizi ve şükranımızı sureti daimede ifa etmek hakkımız vardır.” (TBMM Zabıt Cerideleri Cilt: 1 Devre:1, Sene:4 İçtima:9 s.275)
Sonuç olarak Lozan anlaşmasında mezarlıklar konusu Türkiye ve İtilaf devletleri arasında karşılıklı saygı ve anlayış çerçevesinde halledilmiş, İngilizlere Çanakkale’den toprak satılmamıştır
TIBBIYELİ HİKMET 
 

One thought on “Lozan'da İngilizlere Çanakkale'yi Sattık Yalanı

  • Şevkican

    Efendim gerçekten bilgilendirici bi yazi tesekurler

    Yanıtla

Bir Cevap Yazın

Pin It on Pinterest