Tarih

Yunan Başkomutanı General Trikopis’i Esir Alan Ahmet Çavuş ve Mesleği

5/5 - (2 Beğeni)

Büyük Taarruz ‘un pek bilinmeyen kahramanlarından biri de Ahmet Çavuş’tur(1890).  30 Ağustos’ta zafer kazanılır ancak Yunan Ordusu hala Anadolu topraklarındadır.

            Tarih 30 Ağustos 1922. Mustafa Kemal Paşa Akşaşar’daki  Birinci Ordu Karargahında bir yandan yazılı emirlerle harekatı  idare ediyor bir yandan da esir alınan Yunan subaylarıyla konuşup düşmanın son durumu hakkında bilgi almaya çalışıyordu. O subaylardan birinin ağzından kaçırdıkları Başkomutanlık Meydan Muhaberesi için dönüm noktası olmuştur. Yorgun haldeki Yunan subayı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya  Yunan orduları Başkomutanı  General Trikopis’in Türk askerlerinin çevirmek üzere olduğu çemberin içinde olduğunu itiraf ediyor.  Bu itiraf üzerine Mustafa Kemal Paşa hızla Trikopis’i esir edilmesi emrini veriyor.  Bu emir üzerine keşif birlikleri çıkarılır.      2 Eylül günü Başkomutan General Trikopis bir Türk birliği tarafından esir alınır. Bu esir alan birlik Afyon’lu  Ahmet Çavuş’un birliğidir.  Ahmet Çavuş’un birliği bir noktada karartı ve sesler duyar.  Ahmet Çavuş’un üzerinde o sırada  bombalar vardır.  Eline bombaları alıp Yunanlıların olduğu yerin içine atlayarak “etrafınız sarıldı, teslim olun” der.  Büyük şaşkınlığa uğrayan Yunanlılar kaçma girişiminde bulunurlar ama başaramazlar. Çaresizlik içinde teslim olmak zorunda kaldılar.

Başkomutan General Trikopis esir alınışını şu sözlerle anlatıyor:

 “Her tarafımız Türklerle çevrilmişti. Esir olacağımızı anlamıştık. Bizde kılıcı düşmana teslim etmek küçüklük sayılır. Durumun kötüye gittiğini gören yaverim, bir ara yanıma gelerek:
“Generalim kılıcını imha edelim” dedi. Derhal kılıcımı verdim. Önümde parçaladı.
Bu sırada atım da vurulmuştu. Başka bir atla çemberi yarıp kaçmaya çalıştım. Olmadı yakalandım. Atımdaki süvari kılıcını da aldılar. Ve beni ilk defa garp cephesi komutanı İsmet Paşa’nın yanına götürdüler. Daha sonra Mustafa Kemal’in huzuruna çıkardılar.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  İstanbul’un Fethi Gerçekten Peygamber Müjdesi miydi?

ATATÜRK,  AHMET ÇAVUŞ’UN ESİR ALDIĞI TRİKOPİSLE NE KONUŞTU:

Atatürk:

– Üzülmeyiniz… En büyük komutanlar bile mağlup olmuşlardır… Ama size şunu sorayım, neden sivil halka zulmettiniz?.. Bu medeni insanlara, biz askerlere yakışır mı?


Trikopis, başını öne eğer:
– Emin olunuz, haberim olmadan bu suçu işlemişler.


Atatürk:
– Demek kuvvetlerinize hakim değildiniz. Sonra korku içindeki esir generale şöyle der: – Aileniz sizi merak eder… Bir telgraf yazınız… Derhal çektireyim.


Trikopis’in gözleri yaşarır:
– Ben intihar etmek istiyordum.

 Atatürk, yaverine döner:
– Misafirimiz yorgundur… Banyo alsınlar… İstirahatlerini sağlayınız… Artık Türk askerinin misafirperverliğini göreceklerdir.

Ahmet Çavuş ise Trikopis’i esir etme hikâyesini şu şekilde aktarıyor:

“Keşif için üç kişi dağa(Elmalıdağ) tırmanmağa başladık.
Yanımda saatli, tetikli, fitilli olmak üzere 11 bomba vardı.
Arkamızdan da kırk kişi yollayacaklardı.

Alacakaranlıkta tepenin bir boyun noktasına vardığımız zaman, 5 – 10 zabitin oturduklarını gördüm. Derhal bombalardan birisini yakalayarak, “davranmayın, teslim olun!”, diye haykırdım. Hepsi, ellerini kaldırdılar. Arkadaşlarım da yanına gelmişlerdi. Ben önümüzde duran bir zabitin atını yularından yakalayarak çektim.”

Sordular:
-“Ne kadar kuvvetiniz var?” dediler.
-“Üç ordu, dedim. Tamamen muhasara altındasınız. Ya teslim olacaksınız, ya sizi gurup ateşine vereceğiz.”

-“Hangi kıtaya kumanda ediyorsun?” dediler.
-“Alay kumandanıyım”, dedim.

Rütbemi sordular?

-“Başçavuş…” dediğim zaman hepsi hayret içerisinde kalmışlardı.

Hayretlerini gidermek için devam ettim:

-“Bizde Onbaşıdan fırka kumandanı bile var”, dedim.

Onlara, torbalarımızdan peksimet(ekmek) çıkararak verdik. Onlar da bize, bol bol sigara ikram ettiler. Ceplerimizi doldurduk. Biz onları böylece esir aldıktan epey sonra kaymakam Hüseyin Hüsnü Bey ile tabur kumandanımız Fuat Bey geldiler.

Hüseyin Hüsnü Bey, esir zabitlerin içerisinden birisini, eliyle işaret ederek bana sordu:

-“Bu zabitin kim olduğunu biliyor musun?”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  Selanik'ten Dolmabahçe'ye Bir Ömrün Hikayesi


-“Ne bileyim, dedim. Elin düşmanı… Babamın oğlu değil ya!”

Fuat Bey’in gözleri fal taşı gibi açılmıştı:

-“Trikopis, Trikopis, diye haykırdı. Yunan Başkumandanı…”

Trikopis’i Uşak’a kadar getirdik. Orada bana bir istiklâl madalyası yazdılar.

 Trikopis’in esvaplarını da bana hediye ettiler.

Geçen seneye kadar bu esvapları giyerdim.
Şimdi bunlar azıcık eskidi. Sokağa pek gelmiyor. Evde saklıyorum…

Bu büyük başarıyı elde eden Ahmet Çavuş, Balkanlardan Çanakkale’ye, Çanakkale’den Kurtuluş savaşına 18 yıl vatan için mücadele etti.  Yunan Başkomutanı esir aldığı için “Mükâfat ister misin?’’ sorusuna “Vatan kurtulsun yeter’’ diyecek kadar vatanseverdi. Peki, bu kahraman askerimizin mesleği sizce neydi? Günümüzde adı İnfaz ve Koruma Memurluğu olan Gardiyanlık. Bugün emeğinin karşılığı verilmeyen, değer görmeyen bu mesleğe mensup bir kişinin bu büyük başarısıyla ne kadar gurur duysak az…

Ahmet Çavuş’la İlgili Gazete Haberi (Vatan Gazetesi Nisan 1953-Afyon Eki)

Ahmet Çavuş’un hayatı Yeşilçam tarafından filme de alınır. Ama vefatından çok sonra 1972 yılında. Semih Evin’in yönettiği filmin başrollerinde Aytekin Akkaya ve Erol Taş gibi oyuncular görev alır. Film Ahmet Çavuş’un hayatından kesitler vermekle birlikte gerçekle ilgisi olmayan kurgulara da yer vermektedir.

Ahmet Çavuş, Afyon hapishanesine uzun yıllar Başgardiyan olarak çalıştı. 55 yaşına gelince yaş haddinden emekli edildi. Emekliliğinden sonra bir süre vilayet nokta bekçiliğinde görev yaptı. 
18 Mayıs 1956 yılında ise hayata gözlerini yumdu.

(Ahmet Çavuş’un mezarı- Afyon Şehir Mezarlığı)

(Ahmet Çavuş’un mezarı- Afyon Şehir Mezarlığı)

Bu vesile ile başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm gazi ve şehitlerimizi sevgi, saygı ve minnetle anıyoruz…

Ahmet Çavuş’un evi, Ulu Camii Caddesi No:20 AFYONKARAHİSAR adresindeydi.  Ahmet Çavuş’un mezarı- Afyon Şehir Mezarlığında yer almaktadır.

Hazırlayan: Gökhan YILDIZ

İnfaz ve Koruma Memuru

Ceza İnfaz Kurumları Personeli Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği(CİPDER) Üyesi

Bir Cevap Yazın

Pin It on Pinterest