Siyaset

Osmanlı'ya Geri Dönüş Hayalleri Kuranlara Tarih Dersi

BU YAZIYA PUAN VER


Referandumdan evet sonucu çıktığından beri yandaş medyada ve Cumhurbaşkanı Erdoğan fanatiklerinde bir şahlanış muhabbeti yapılıyor. Artık Türkiye şahlanacakmış, Osmanlı geri dönecekmiş. Neden? Çünkü referandumdan evet çıktı.
Her zaman söylüyorum. Yine söyleyeceğim. Türk milleti, tarihiyle övünmesini sever ama tarihini bilmez. Ecdadımız bizim için sadece böbürlenme aracıdır. Ecdadımız şöyle şanlıdır böyle büyüktür diye övgüler yağdırırız ama ecdat ne yapmış bilmeyiz.
Bir evetle, Osmanlı’ya geri döneceğini düşünenler, Osmanlı’yı hiç bilmiyor, tanımıyor demektir. Tek adamlığa geri dönüş, Osmanlı’ya geri dönüş değildir.
Tarihte birçok tek adam gelip geçti. Hitler, Mussolini, Çavuşesku, Saddam.. Bu isimler de tek adamdı. Peki hangisi Osmanlı gibi bir cihan imparatorluğu kurabildi? Hiçbiri. Hepsi kendi halklarına felaket yaşattılar ve kendileri de ibret verici şekilde öldüler. Tek adamlık bu ülkelere mutluluk getirmedi. Yıkım, gözyaşı, acı yaşattı.
Tek adamlığa geri dönüş, Osmanlı’ya geri dönüş değilse Osmanlı’nın gücünün sırrı neydi?
Osmanlı’yı güçlü yapan, padişahların şahsi yeteneklerinden çok devletin kurumsal yapısının güçlü olmasıdır. Osmanlı imparatorluğu, padişahların sınırsız özgürlüğü olan bir devlet değildi. Bir kanun devletiydi. Padişahların bile özgürlüğünün bir sınırı, uyması gereken kurallar vardı. Çünkü Osmanlı’da ebedi olan devletti ve devletin geleceği padişahların iradesinden bile üstündü. İstedikleri her şeyi yapamazlardı.
Örneğin padişahların kadılara karışma yetkisi yoktu. Yargı, padişahın iradesinden bağımsızdı. Şeyhülislamlar, ölene kadar görevlerinden azledilemezler, idam edilemezlerdi. Padişahın vereceği hükümler, şer-i ve örf-i hukuka uymak zorundaydı. Teamüller, her şeyin üstündeydi.
Kanunların, padişahın iradesinden üstün olması yüzünden ayyaş Selim, akıl hastası 1. Mustafa ve Deli İbrahim gibi padişahlara rağmen devlet yaşamaya devam etti ve basiretsiz padişahların yönetimine rağmen devletin yıkılışı 300 yıldan fazla sürdü.
Osmanlı’nın kuruluşundan kısa bir süre sonra nasıl bir cihan devleti olduğunu, sonrasında ise nasıl bir çöküş yaşadığını iyi analiz etmek gerekiyor. Fatih, Yavuz, Kanuni gibi padişahların peş peşe yetişmesi bir tesadüf müydü? Yoksa bir devlet disiplininin sonucu muydu? Kanuni sonrasında neden bir daha bu çapta büyük padişahlar yetişmedi?
İşte bu soruların cevaplarını verdiğimizde Osmanlı’nın gücünün sırrını da anlayabiliriz.
Osmanlı, bir beylikken 200 yıl sonra nasıl bir imparatorluğa dönüştüğü sorusunun cevabı olarak şu nedenleri sıralayabiliriz.
1 – Kuruluş ve yükseliş dönemlerinde devlette liyakat ön plandadır. Adam kayırma, rüşvet ve yolsuzluk imparatorluğun kuruluşunda ve yükselişinde yok denecek kadar azdır
2 – Başta padişah olmak üzere tüm devlet yöneticilerinin eğitimli, donanımlı olmasına önem verilmiştir. Padişahlar, çocukluktan itibaren dönemin en iyi hocalarından ders alırlardı ve tahta çıktıklarında devleti yönetecek eğitime ve donanıma sahip olurlardı. Şehzadelik dönemlerinde sancak beyliği görevi yaparak devlet yönetiminde tecrübe kazanırlardı.
Eğitime verilen önem sadrazam ve vezirler için de geçerliydi. Fatih döneminde kurulan Enderun, devlet yöneticilerini yetiştiren bir okuldu. Bu okulda geleceğin sadrazamları, vezirleri yetişirdi. Yani Osmanlı, devleti emanet edeceği kişiyi önce yetiştirmiş, sonra görev vermiştir. Bugünkü gibi yalakalıkla devlette mevki sahibi olmak söz konusu bile değildi.
3 – Devletin temelinde kanunların ve kurumların olması, tahta geçen padişah yeteneksiz, basiretsiz hatta akıl hastası olsa bile devleti ayakta tutmuştur.
Eğer Osmanlı’nın temelinde kanun ve kurumların gücü değil de sadece padişahın iradesi olsaydı devlet, deli İbrahim’in 8 yıllık saltanatına dayanabilir miydi? Düşünün, devlet bir akıl hastasının yönetiminde 8 yıl idare edilmiş ancak yıkılmamıştır. Çünkü padişah akıl hastası olsa da arkasında devleti yönetecek sağlam bir Divan-ı Hümayun ve bağımsız bir yargı vardı.
Kuruluş ve yükseliş dönemlerinde imparatorluğun sahip olduğu bu nitelikler, duraklama ve gerileme dönemlerinde tam tersine döndü.
Şehzadelerin sancağa çıkmasının yasaklanması, tahta çıkana kadar sarayda bir kafes hayatı yaşaması padişahların devlet yönetme becerilerini zayıflattı. Hiçbir tecrübesi olmayan padişahlar tahta oturdu. Bazıları tahta geçtiğinde çocuk yaştaydı. Bazıları ise sarayda ölüm korkusu yaşamaktan akli dengesini yitirmişti. Bu nedenle Fatih, Yavuz, Kanuni gibi padişahları üst üste yetiştiren devlet, bir daha bu çapta bir padişah yetiştiremedi.
Devleti yönetme becerileri ve donanımları zayıflayan sadece padişahlar değildi. Enderun eğitimi de yozlaştı. Devlette liyakat değil yalakalık ve rüşvet ön plana çıktı. Rüşvetini ödeyen, padişaha yalakalık yapan herkes bir mevki sahibi olabiliyordu. Bu yozlaşma zamanla yargıya da bulaştı ve devleti ayakta tutan adalet, sarsıldı. Kadılar kanunlara göre değil aldıkları rüşvete göre hüküm vermeye başladı
Tüm bu yozlaşmanın sonucu ne oldu?
Bir zamanlar, Viyana kapılarına dayanan imparatorluk, kurulduğu Anadolu topraklarını bile kaybetti. Neyse ki Allah, Türk milletine bir Mustafa Kemal nasip etti de vatanımızı kurtarıp yeni bir devlet kurabildik.
Şimdi Osmanlı ile günümüzü kıyaslayarak referandum sonucunun bizi Osmanlı’ya mı yoksa başka yere mi götüreceğini görelim.
Bugün Osmanlı’daki gibi bir yargı bağımsızlığından söz edebilir miyiz? Hayır
Bugün devlet kurumlarının Cumhurbaşkanı’nın iradesinden bağımsız olarak güç sahibi olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır
Bugün, Osmanlı’daki Sokullu Mehmet Paşa, Çandarlı Halil, Pargalı İbrahim gibi güç ve irade sahibi bir Başbakan var mı? Hayır.
Bugün Türkiye’de Osmanlı adaletinin uygulandığını söyleyebilir miyiz? Hayır
Bugün devlette liyakat esas mıdır? Hayır.
O halde böyle bir sistem bizi Osmanlı’ya nasıl geri döndürecek söyler misiniz? Bu şartlarda döneceğimiz dönem Osmanlı’nın yükselişi değil yıkılış dönemi olacaktır.
TIBBIYELİ HİKMET

Bir Cevap Yazın

Pin It on Pinterest