Tarih

Atatürk ”Çanakkale Kahramanı Değildi” Yalanı

BU YAZIYA PUAN VER

1
Cumhuriyetin kurulduğu günden beri Atatürk ve Cumhuriyet kazanımlarıyla sorunları olanlar her zaman Atatürk hakkında akla mantığa uymayan yüzlerce yalan uydurmuşlardır. Resmi tarih yalan söylüyor sloganının arkasına sığınarak öyle uçuk kaçık yalanlar uydurmuşlardır ki bu yalanları kendileri bile doğru düzgün ezberleyemedikleri için her kafadan bir ses çıkmaktadır. Kimisine göre kurtuluş savaşını Vahdettin kimisine göre Kazım Karabekir kimisine göre ise Çerkez Ethem başlatmıştır. Hangisi doğru? Salla sallayabildiğin kadar Atatürk başlattı deme de ne dersen de. İstersen bakkal Mehmet efendi başlattı de ama Atatürk başlattı deme.
Yobaz yalan konusunda o kadar ileri gidiyor ki güneşin doğudan doğması kadar açık ve kesin olan gerçeklerde bile ”hayır bu yalan ” diyebiliyor. Bu konuların en başında ise Atatürk’ün Çanakkale savaşlarıondaki başarısı geliyor. Efendim Atatürk’ün Çanakkale’de başarısı yokmuş bunlar resmi tarihin uydurmasıymıkş aslında Atatürk Çanakkale savaşında sıradan bir yarbaymış hiç bir önemli vasfı yokmuş hatta askerlikten bile anlamıyormuş ve aklınıza gelebilecek her türlü saçma sapan yalanlar.  Bunlara söyleyecek söz yok. Gerçekleri reddetmek tam yobazlara göre bir meziyettir. Şimdi gelin Atatürk’ün Çanakkale savaşına nasıl katıldığını, neler başardığını, sıradan bir yarbay mıydı değil miydi okuyalım
1. Dünya savaşı başladığı zaman Atatürk Sofya’da ataşemiliter olarak görev yapmaktadır. Kasım 1914 te Başkomutanlık Vekaleti’ne müracaat ederek cephede aktif bir göreve getirilmek istemiş, ancak kendisine, “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ateşemiliterliği’ni daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz” cevabı verilmiştir. Bu cevap üzerine Atatürk Aralık 1914 te Enver Paşa’ya şu telgrafı çekmiştir :
“Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ateşemiliterlik yapamam! Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz.” (Utkan KocaTürk – Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, 1999 s.33)
Yobazın hiç bir başarısı yok dediği Atatürk Çanakkale savaşına tüm engellemelere rağmen gönüllü olarak katılmıştır. Daha açık söylemek gerekirse kendisine vazife vermeyenlerden söke söke ordu görevini almıştır. Enver Paşa’ya çektiği bu telgraftan sonra 20 Ocak 1915’te, Esat Paşa komutasındaki, 3. Kolordu’ya bağlı olarak Tekirdağ’da kurulacak 19. Tümen Komutanlığı’na atanmıştır. 2 Şubat 1915’te Tekirdağ’a gelen Atatürk 19. Tümeni kurma çalışmalarına başlamış, 25 Şubat 1915’te, Tekirdağ’daki 19. Tümen Komutanlığı, Maydos (Eceabat)’a nakledilmiş ve Mustafa Kemal 19. Tümen ve Maydos Bölge Komutanlığı’na getirilmiştir. 24 Mart 1915’te Maydos Bölgesi Komutanlığı’nı Albay Halil Sami Bey’e bırakarak 19. Tümen Komutanlığı’na dönmüştür.18 Nisan 1915’te, 19. Tümen, Mareşal Liman von Sanders’in komutasındaki 5. Ordu’nun yedeğine alınarak Bigalı köyüne gönderilmiştir. Atatürk’ün Çanakkale savaşına katılması kısaca bu şekildedir.
Atatürk’ün Çanakkale savaşındaki ilk başarısı 25 Nisan 1915’te ki Arıburnu çıkarmasında olmuştur. Mareşal Liman von Sanders müttefik kuvvetlerinin Saros, Bolayır kıyılarından yapılacağını düşünüyordu fakat Atatürk çıkarmanın Arıburnu, Alçıtepe ve Kocaçimentepede yapılacağını söyleyerek ön görüsünde haklı çıkmış ve savaşın başladığı ilk gün bitmesine engel olmuştur. 25 Nisan 1915’te saat 05:30 da Arıburnu’na çıkan Anzak birlikleri saat  09:45 te karşılarında 19. Tümen komutanı yarbay Mustafa Kemal ve 57. alayı bulmuştur. Burada önemli olan husus ise Atatürk’ün bir yarbay olmasına rağmen kendi inisiyatifini kullanarak kuvvetlerini Arıburnu cephesine yollamasıdır. Saat 07:45 te Bigalı’daki karargahında bulunan Mustafa Kemal 57. Alayla birlikte saat 09:40’da Kocaçimen’e varmıştır. 57. Alay burada dinlenirken kendisi durumu incelemek için Conkbayırı’na gitmiş ve 27. Alayın 2. taburunun 261 rakımlı tepeye çekildiğini görmüştür. Bu olayı Atatürk Ruşen Eşref Ünaydın’a şu şekilde anlatmaktadır:
“…Bu esnada Conkbayırının güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırına doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm… Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:
-Niçin kaçıyorsunuz ? dedim.
-Efendim düşman dediler!
-Nerede?
-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika istirahat etsin diye…Düşman da bu tepeye gelmiş…Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:
– Düşmandan kaçılmaz, dedim.
– Cephanemiz kalmadı, dediler.
– Cephaneniz yoksa süngünüz var,dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırına doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır…” (Emre Kongar – Devrim tarihi ve Toplum Bilim Açısından Atatürk Remzi Kitabevi 1983 s.141)
Düşman askerlerinin bu şaşkınlığından faydalanan Mustafa Kemal Esat Paşanın izniyle 27. Alayı da emrine alarak şu unutulmaz emri vermiştir:
. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.” (Ruşen Eşref- Mustafa Kemal Çanakkale’yi anlatıyor Akbank Kültür Yayınları 1981 s.98)
Conkbayırındaki müthiş Türk saldırısı karşısında müttefik kuvvetleri geri çekilmek zorunda kalmıştır. 57. alayın tamamen şehit olduğu bu muharebede Mustafa Kemal çok önemli bir başarı kazanarak orduyu büyük bir yenilgiden kurtarmıştır. Bu başarısından dolayı 27 Nisan 1915’te Esat Paşa Mustafa Kemal’e kutlama telgrafı çekmiştir :
“Başarınızı kutlarım. Raporlarınızı Başkomutanlık Vekaleti Yüksek Makamına arz ediyorum… Emrinize verilen 27. Alay’la birlikte düşmanı denize dökünüz. Donanmamız bizi ateşle destekleyecektir. Tanrı’nın yardımı bizimledir.”(Cihat Akçakayalıoğlu – Atatürk Komutan, İnkılâpçı, ve Devlet Adamı Yönleriyle Genelkurmay Basımevi, 1988 s.33)
Esat Paşa 30 Nisan 1915’te bir kutlama telgrafı daha çekmiştir:
“Geceli gündüzlü devam eden harbi, başarı ile yöneterek her an bir başka surette belirmekte olan fedakar hizmetlerinizin devamını bekler, sizi yürekten kutlarım.”(Cihat Akçakayalıoğlu – Atatürk Komutan, İnkılâpçı, ve Devlet Adamı Yönleriyle Genelkurmay Basımevi, 1988 s.34)
Aynı gün 30 Nisan 1915te Mustafa Kemal  Arıburnundaki başarısından dolayı ”Gümüş imtiyaz madalyası” ile ödüllendirilmiştir. Peki imtiyaz madalyası nedir? Her başarılı askere verilen bir madalya mıdır? Bunu öğrenmeden Atatürk’ün Arıburnu cephesindeki başarısının büyüklüğünü anlayamayız.İmtiyaz madalyasının ön yüzünde Padişah II. Abdülhamit’in saltanat arması, arka tarafında ise “Devlet-i Aliyye-i Osmaniye uğrunda fevkalade sadakat ve şecaat ibraz edenlere mahsus madalyadır” yazısı bulunmaktadır. Eğer bir kıyaslama yapmak istersek bugünkü ‘’üstün hizmet madalyasına’’ denktir diyebiliriz. İşte yobazın hiçbir başarısı yok dediği Mustafa Kemal savaşın henüz 5. Gününde Arıburnundaki başarısından dolayı imtiyaz madalyası gibi yüksek dereceli bir madfalya ile ödüllendirilmiştir. Ayrıca 17 Mayıs 1915’te Mustafa Kemal’e, Arıburnu muharebelerindeki başarısından dolayı padişah adına “Muharebe Altın Liyakat Madalyası” verilmiştir. 23 Mayıs 1915’te, ise Mustafa Kemal’e Alman İmparatoru tarafından “Demir Haç” nişanı verilmiştir.
10383081_673420076070517_4041894139734332616_n
İmtiyaz madalyası
Sizce bu kadar madalyayı Mustafa Kemal’in sarı saçına mavi gözüne mi verdiler. Neyse devam edelim
Arıburnu cephesindeki üstün başarıları sadece madalyalar ile ödüllendirilmemiş 10 Mayıs 1915’te, Mustafa Kemal’in Arıburnu muharebelerini yönettiği tepeye, 3. Kolordu Komutanlığı’nın emriyle “Kemalyeri” adı verilmiştir.
16 Mayıs 1915 günü, Edirne Valisi Hacı Adil Bey ve heyeti Kemalyeri’nde Mustafa Kemal’i ziyaret ederek göstermiş olduğu büyük kahramanlıklardan dolayı tebrik etmişlerdir.
1 Haziran 1915’te albaylığa yükselen Mustafa Kemal’e Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa, şu “tebrik telgrafını” çekmiştir:
“Yeni rütbenizi tebrik ederim. Bu terfi, görmekte olduğunuzu büyük ve fedakarane hizmetlerinize karşılık bir mükafat değil, ancak memlekete daha mühim ve ordumuza daha kıymetli hizmetler görebilecek mevkilere erişmek için geçilmesi gereken bir basamaktır”(Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Ankara, 1999, s.50)
29 Haziran 1915 te Şehzade Faruk Efendi ile İstanbul Milletvekili Hüseyin Cahit (Yalçın), Kemalyeri’nde Mustafa Kemal’i ziyaret etmişlerdir
10 Temmuz 1915 te Tasvir-i Efkâr gazetesi muhabirlerinden Ferit Bey, Mustafa Kemal’i ziyaret ederek görüşmüştür.
16 Temmuz 1915 te gazeteci, şair ve yazarlardan bir heyet top atışı nedeniyle 19 ncu Tümen Komuta Yeri’ne gidemeyince telefonla konuştular.
17 Temmuz 1915 te Gelibolu Mutasarrıfı Süreyya (Yiğit) Bey’le Maydos (Eceabat) Kaymakamı Rahmi Bey, Mustafa Kemal’i ziyaret ederek, geceyi Kemalyeri’nde geçirmişlerdir.
Yobazın iddia ettiği sıradan bir yarbay için bu kadar takdir, madalya, komuta ettiği tepeye isminin verilmesi biraz fazla değil mi?
8 Ağustos 1915 te İngilizlerin Conkbayırı ele geçirmesinden sonra durumun kötüye gittiğini gören Mustafa Kemal ile 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders adına Kurmay Başkanı Albay Kazım (İnanç), telefonda görüşmüştür.. Kazım İnanç durumu nasıl gördüğünü” sormuştur. Mustafa Kemal bu soruya: “Bütün mevcut kuvvetlerin, komutam altına verilmesinden başka çare kalmamıştır!” diye cevap vermiştir. Bu cevap karşısında şaşıran Kazım İnanç , “Çok gelmez mi?” diye sorunca, Mustafa Kemal: “Az gelir!” cevabını vermiştir. 21:45’te Mareşal Liman von Sanders’in emriyle Anafartalar Grubu Komutanlığı’na getirilmiş ve.gece saat 01:30’da Anafartalar Grubu Komutanlığı karargahının bulunduğu Çamlıtekke’ye giderek grubun komutasını eline almıştır.
9 Ağustos 1915 sabahı Anafartalar bölgesinde düşmana taarruz emri veren Mustafa Kemal İngilizlere büyük bir yenilgi yaşatmıştır. 10 Ağustos 1915’te, Mustafa Kemal, İngilizlerin 8 Ağustos’ta ele geçirdiği Conkbayırı’na taarruz etmiştir. Mustafa Kemal taarruz öncesinde askerlerine “Askerler! Karşınızdaki düşmanı mağlup edeceğinize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız.” diye unutulmayan bir konuşma yapmıştır. 4 saat süren çatışma sonrasında Conkbayırı tamamen ele geçirilmiştir. Bazılarının sıradan bir yarbaydı dediği Mustafa Kemal 8 Ağustos 1915 ten sonra Çanakkaledeki tüm orduların komutanıdır. Her seferinde Atatürk sıradan bir yarbaydı diyerek 19. Tümen komutanı olduğuna dikkat çekenler neden Anafartalar komutanlığına atandığından söz etmezler ?
Savaşın en kritik cephelerindeki ( Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar) başarılarıyla hem bir savaşın hem bir milletin kaderini değiştiren Mustafa Kemal o günlerde herkesin gözünde tartışmasız Çanakkale savaşı kahtramanıdır. Atatürkü resmi tarih kahraman ilan etti diyen tarih yalancıları acaba o dönemde Mustafa Kemal hakkında yazılanları biliyor mu? İşte sözde resmi tarihin kahraman ilan ettiği Mustafa Kemal hakkındaki görüşler :
Esat paşa Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki başarısı hakkında şunları yazmıştır:
3 Mayıs 1915 günü, askerlerimizin göstermiş oldukları kahramanlıkları ve bu askere kumanda eden Mustafa Kemal Bey’in yararlılığını takdire değer buldum, karargâhıma döndüm.”
“…11 Mayıs 1915 günü, Enver Paşa, yaverleri ve erkân-ı harbi ( Kurmay başkanı- Kurmay subayları) ile karargâhıma geldi. 19 ncu Tümen Komutanı Mustafa Kemal Bey’in karargâhı hâlâ Kemalyeri’ndeydi. Oraya gittik. Enver Paşa, Mustafa Kemal Bey’i kucakladı ve bugüne kadar göstermiş olduğu kahramanlıklardan dolayı takdirlerini bildirdi.”
5. Ordu Komutanı Mareşal Liman von Sanders Mustafa Kemal hakkındaki düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir :
“ İlk askerî başarısını Trablusgarp’ta gösteren Mustafa Kemal, sorumluluk ve görevden zevk duyan bir komutan özelliğine sahipti. Daha 25 Nisan sabahı 19 ncu Tümen ile ve hiçbir yerden emir almaksızın kendiliğinden muharebeye müdahale ederek düşmanı sahile kadar püskürtmüş ve bundan sonra üç ay süre ile kırılmaz bir azimle devamlı düşman saldırılarına karşı koymuştu.” (Liman von Sanders Türkiye’de Beş yıl İstanbul 1968 s.109)
Liman von Sanders 30 Eylül 1915 tarihinde, Enver Paşa’ya yazdığı mektupta da Atatürk’ün başarılarından şöyle söz etmiştir:
“…Albay Mustafa Kemal Bey’i, vatanın bu büyük savaşta hizmetlerine muhakkak surette muhtaç olduğu çok müstesna kabiliyetli, yetkili ve cesur bir subay olarak tanıdım…Kendisine takdirimi ve şükranımı tekrar tekrar ifade ettim.” (Uluğ İğdemir- Atatürk’ün Anafartalar Grubu Komutanlığından İstifasına Dair Bazı Belgeler” Belleten, sayı: 128. s. 476)
Tasvir-i Efkâr Gazetesinin 29 Ekim 1915 tarihli sayısının ilk sayfasında, Mustafa Kemal’in fotoğrafını yayınlayarak altına şunu yazmıştır : 
 “ Çanakkale muharebat-ı beriyesinde( kara muharebelerinde) fevkalade yararlılıkları görülen ve emri müdafaadaki( savunmadaki) iktidar ve mahareti ile( kudret ve becerisiyle) bihakkın( hakkıyla) ihrazı şan-u şeref eyleyerek( şan ve şeref kazanarak) boğazları ve makamı hilafeti( hilâfet makamını) kurtaran kumandanlarımızdan celadeti fıtriyye( yaradılışındaki yiğitlik) ve havârıkı hamaset ile( olağanüstü cesaretiyle) mümtaz( seçkin) Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey Efendi.”
10451685_673421499403708_6340834834573683233_n
 Devrik padişah sultan Abdülhamit Çanakkale savaşlarından ve Mustafa Kemal’den şu şekilde söz etmiştir:
“…Gazeteler, Çanakkale’de düşmanın durdurulduğunu, büyük zayiata uğratıldığını yazıyorlardı…Fransız ve İngiliz donanmasının Çanakkale Boğazı’nı zorladığı ve giremediği bir hakikatti. Çıkartma yapmaya muvaffak olmuş ama ordumuzun karşısında mıhlanıp kalmışlardı…Rabbime şükürler olsun ki, ummaya bile cesaret edemediğim zafer haberi ulaştı. ..Bu büyük zaferi, Mustafa Kemal bey adında bir Miralay (Albay) kazanmış. Allah, devletime hizmeti geçenlerden razı olsun.”
“…Mustafa Kemal Paşa, oğlum Abit Efendi’ye iki ceylan yavrusu hediye etmiş. Bundan memnun oldum. Devletimim yüzünü ağartmış bir paşanın, Abit Efendi’ye yakınlık göstermesi, bir şahsiyeti olduğunu anlatıyordu. Oğluma münasip bir mukabelede bulunmasını hatırlattım. Biraz vakti halim olsa, ‘ bir altın saat ‘ diyecektim ama hem dedikodusundan çekindim, hem oldukça geçim sıkıntısı içinde olduğum için bir şey söylemedim. ‘Bir daha arkadaşına (Salih Bozok’a) gelecek olursa, haber ver, ben de göreyim’ demekle yetindim. Gerçekten bir defa daha gelmiş, bana haber verdiler. Sırtında bir pelerin vardı ve arkadaşına veda ediyordu. Uzaktan yüzünü iyice seçemedim ama sıradan askerlere benzemiyordu; tehlikeli bir sükûneti vardı.Enver Paşa’nın kendisinden niçin çekindiğini o zaman anladım. Bunu Talât Paşa tutuyormuş. Bunlar küçük şeyler ! Çanakkale’de, İngiltere, Fransa gibi iki büyük devletin ordusunu, donanmasını durdurdu, yüz geri etti ya, bana lâzım olan odur. Muvaffakiyeti için dua ettim.” (Turgut Özakman – Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele Bilgi Yayınevi 1997 s.113)
Orgeneral Fahrettin Altay Mustafa Kemal’in Çanakkale’deki başarısını şu şekilde anlatmıştır :
“…Anafartalar Zaferi ile İstanbul’u düşman istilasından kurtaran Albay Mustafa Kemal, 16 ncı Kolordu Komutanı olarak Edirne’ye gönderilmiş, Edirne halkı da onu çok büyük göstyerilerle karşılamıştı. Çünkü biliyorlardı ki, Anafartalar kahramnı yalnız İstanbul’u değil, Edirne ve bütün Trakya’yı da kurtarmıştır.
 Bu suretle parlayan Yeni Yıldız’ın ışığı büyümeye başlamış, her tarafta Anafartalar Kahramanı’na saygı Hürriyet Kahramanları’nı geçer olmuştu. Benim görüşüme göre : Enver Paşa, Mustafa Kemal’in kudretini takdir ediyor ve ondan savaş alanlarında faydalanmak istiyordu. Ama, onun karakterini kendi karakterine uygun bulmuyor ve onun parlaklığının kendisini geçmesine meydan vermek istemiyordu.” (Fahrettin Altay – 10 Yıl Savaş ve Sonrası 1912 – 1922 İnsel Yayınları 1970 s.114)
Tarihçi Alan Moorehead Çanakkale savaşındaki Mustafa Kemal’den şu şekilde söz etmiştir:
“…Mustafa Kemal’in efsanemsi bir şekilde iktidara yükselmesinde, şüphesiz pek çok yönler vardır. Ama, belki de, Çanakkale’deki ilk zaferleri, onun için bütün ötekiler kadar önemlidir. Harekâtın sonuna doğru hasta ve yorgun olarak İstanbul’a döndüğü zaman, Enver Paşa’nın bütün çabaları onu ‘Çanakkale Kahramanı’ olarak selâmlamasına engel olamamıştı.” (İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Yıllığı 3. cilt 1988 s.96)
Mehmet Emin Yurdakul’un “15 Eylül 1915 tarihini taşıyan “ Ordunun Destanı” isimli şiirinde Mustafa Kemal’den şöyle söz etmiştir: 
 “ Ey bugüne şahit olan sarp hisarlar,
Ey kahraman Mehmet Çavuş siperleri,
Ey Mustafa Kemaller’in aziz yeri,
Ey toprağı kanlı dağlar, yanık yerler “ (Mehmet Emin Yurdakul Hayatı, Sanatı ve Eserleri Varlık Yayınevi 1961 s.56)
Yakup Kadri, “Atatürk” isimli eserinde, Çanakkale savaşıyla ilgili şunları yazmıştır:
“Bu genç kumandan, yanında bir avuç süngülü askerle, yerden, gök­ten, denizden gelen sürekli bir gülle, kurşun ve şarapnel sağanağının orta­sında durmadan ileriye doğru atılıyor ve kollarıyla, kızgın boyunlarından yakalayıp denize yuvarlayacakmış gibi düşmanın sıra sıra toplan üstüne saldırıyor. Bu insan, ateşte yanmıyordu, vücuduna kurşun işlemiyordu ve zırhlıların (savaş gemilerinin) attığı gülleler başımn üstünden münisleşmiş, yırtıcı kuşlar gibi geçip gidiyordu”.(Türk Nesir Antolojisi Varlık Yayınevi 1952 s.55)
Harp Mecmuası dergisinin 1915 yılına ait 4 ncü sayısında Çanakkale Kireç Tepe’de mermi kovanlarından yapılmış bin anıtın önün­de çekilmiş fotoğrafı, tam sayfa olarak yayınlanır ve altına şunlar yazılır:
Büyüklüğüne söz bulunamayan
Bir levha-i Şehamet (Akılla yaratılan bir yiğitlik levhası)
 
420567a0_mecmua
 Harp Mecmuası Sayı 4
Kireçtepe Jandarma Şehitliği Anıtı ve
Anafartalar Grubu Komutanı Albay Mustafa Kemal.

Mustafa Kemal Çanakkale savaşından sonra Ocak 1916 da 16. Kolordu komutanı olarak Edirneye girerken halkın büyük sevgisiyle karşılanmıştır. Bu karşılama törenini İzzettin Çalışlar şöyle anlatmaktadır :
Kanunusani 15.1331 (28 Ocak 1916)
… Yollar hıncahınç ahaliyle dolmuş, bütün mektepler karşılama için yerlerini almıştı. Şehir saray gibi donanmış, peş peşe zafer taklan yapıl­mıştı. “Yaşasın Anbumu ve Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Bey” yazılı levhalar asılmıştı… Edime eşrafı, vilayet erkanı, konsoloslar hep oradaydılar… Bütün şehir, heyecan ve coşkulu sevinçle karşıladı. Çiçek­ler, buketler takdim ettilir. Alkışlar, her türlü nümayişler, tezahürat, her türlü tasavvurun üstündeydi…”
Görüldüğü gibi Atatürk’ün şöhreti, halkın kendisine layık gördüğü ünvanlar, kendisine duyulan hayranlık o günlerde ortaya çıkmıştır,. Son­radan yakıştırma değildir. Tarihte herhalde bir şehir halkı, hiçbir albayı bu şekilde karşılamamıştır. Fakat Albay Mustafa Kemal’i karşılamıştır. Albay Mustafa Kemal ne Edirne’nin fatihidir, ne de Edirne’yi düşmandan kurtarmıştır. Edirne’de çalışmamış, fıziken Edime’liler tarafından tanın­mıyordu. Bunlara rağmen karşılanışın bir Fatih’e yaraşır biçimde olduğu­nu anlıyoruz. Sebep, Çanakkale’de yaptıklarıdır. Yaptıkları ile kazanılan zaferdir. Türk Milletine, ikiyüz yıldır hasret kaldığı zafer coşkusunu tek­rar tattırmasıdır. Bir büyük zafer armağan etmesidir. (İzzettin Çalışlar – On Yıllık Savaşın Günlüğü: Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşları Yapı Kredi Yayınları 1997 s.143)
Çanakkale savaşına katılan H. Cemal adlı bir subay, 1915 yılında yazdığı “Ulu Cenk” isimli Çanakkale Muharebeleri’ni anlatan kitabında; Atatürk için ayrı başlık açmış ve şöyle bir başlık atmıştır:
“Anafartalar Muharebeleri
Komutam Mustafa Kemal Bey
Yarınki Harbiye Nazırımız”  (Atatürk Kültür Merkezi Dergisi,T.C., Atatürk Kültür, Dil ve Tarih yüksek kurumu, Atatürk Kültür Merkezi, 1999 sayı 33 s. 870)
 1924 yılında anılarını yayınlayan Lütfi Simavi Mustafa Kemalin Vahdettinle Almanya seyahatini anlatırken Çanakkale savaşına da değinmiştir:
“…Mustafa Kemal Paşa’yı ilk defa olarak, 1917 yılı Aralık ayında, Sirkeci Garı’nda, o vakit ki Veliaht Vahideddin Efendi’nin beraberinde Almanya’ya gideceğimiz gün gördüm. Trene bineceğimiz sırada, orada bulunan bir zat, ‘Tanışmıyor musunuz?’ diye sorarak bizi birbirimize takdim etti. Çanakkale’deki övünç ve gurur verici hizmetleriyle, herkes gibi ben de kendisini gıyaben tanıyordum, fakat şahsen görüşmemiştik. Hizmetlerinden ve başarılarından dolayı kendisini orada tebrik ettim. Tanışmaktan duyduğum şeref ve iftihar duygularımı bildirdim.”(Turgut Özakman – Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele Bilgi Yayınevi 1997 s.113)
 Sultan Vahideddin’in damadı İsmail Hakkı Okday da, bu yolculuk hakkında şunları yazmıştır 
 “…Vahideddin Efendi, bu seyahate çıkarken, kendisine refakat etmek üzere, o zaman ‘ Anafartalar Kahramanı’ diye anılan Mustafa Kemal Paşa’yı yanına almıştı.”(Turgut Özakman – Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele Bilgi Yayınevi 1997 s.114)
O günlerlde Minber Gazetesi’nde çıkan yazı da şu şekildedir: 
 “ 16 Kasım 1918. Anafartalar Kahramanı olarak ün yapmış olan Mustafa Kemal Paşa, önceki gün İstanbul’a geldi.”
Alman tarihçi Gotthard Jaeschke Mustafa Kemal’in Çanakkaledeki başarısından şöyle söz etmiştir:
…Mustafa Kemal’in Veliaht Vahdettin’in refakatinde Almanya’ya seyahati (15 Aralık 1917- 4 Ocak 1918) kaderin kendisine bir ihsanı olmuştu. Bu vesile ile onu şahsen tanıyan Padişah, Kemal’in Gelibolu’daki başarılarını hayranlıkla duyduktan sonra, şahsî kıymetini takdir etmişti.” (İzmir basınından seçmeler, 2. cilt,2. bölüm İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayını s.278)
İtalya Yüksek Komiseri Kont Sforza’nın, 1919 yılı Ocak-Mart aylarında Mustafa Kemal hakkında şu görüşleri belirtmiştir:
“…Kemal’in şöhreti halk arasında yaygındı…İstanbul’daki bazı Britanya ajanları ilk işgal günlerinde (onu) Malta’ya göndermeyi tasavvur etmişlerdi…Ben, İtalya’nın, eski kahraman bu hasmı korumayı şüphesiz reddetmeyeceği cevabını verdim.”
Yüksek Komiser Vekili Amiral Richard Webb 28 haziran 1919’da, Sir R. Graham’a çektiği mesajda Mustafa Kemalden şu şekilde bahsetmiştir : 
 “…Çanakkale Savaşı’nda bir hayli ün yapan Mustafa Kemal, Sadrazam tarafından Samsun’a müfettiş olarak gönderildi ”
 Mustafa Kemal’in Samsun’a giderken Müttefik Pasaport Kontrol Bürosu’nda görevli olan İngiliz Yüzbaşı John Godolphin Bennett, hatıralarında şu yorumu yapmıştır :
 “…Sultan, başında Gelibolu Kahramanı Mustafa Kemal Paşa’nın bulunduğu bir heyetin…gönderilmesi konusunda…anlaşmaya varmıştı.”
ATATÜRKÜN İMZA ATTIĞI İNGİLİZ ŞAPKASI
 
 10505446_673423486070176_2045194964745608218_n
 
Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanlığına ait Deniz Müzesi’ndeki Çimenlik Kalesi’nde sergilenen ve Çanakkale Savaşları’nda görev alan bir İngiliz’e ait şapkada, o dönem 19. Tümen Komutanı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün el yazısıyla düştüğü not ile imzası yer alıyor.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Esenkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şapkanın üzerinde Atatürk’ün el yazısıyla Osmanlıca olarak, “57. Alay’ın üçüncü taburu tarafından 17-18 Mart 1915 gecesi yapılan keşif sırasında ele geçirilmiştir” yazdığını, en altta ise imzasının bulunduğunu söyledi.
Esenkaya, Çanakkale Savaşları sırasında Gelibolu Yarımadası’ndaki cephede mahir, kısa boylu, zayıf ve çevik askerlerden oluşturulan ganimet müfrezelerinin görev aldığına işaret ederek, bu askerlerin çok büyük hizmetler verip başarılı çalışmalar yaptığını ve komutanlarının gözüne girdiğini anlattı.
Bu müfrezelerde görev alan askerlerin silah ve cephanesi bulunmadığını, gece yarısı düşman mıntıkalarına girdiğini dile getiren Esenkaya, “Aralarında Kedi Veli, Sansar İsmail gibi isimlerin bulunduğu bu askerler, geceleri düşman siperlerine girip var olan cephaneleri ya birliklerine taşıdı ya da çok iyi yerlere saklayıp ertesi günü birliklerine teslim edip kullanılmasını sağladı” dedi.
Esenkaya, söz konusu şapkanın da böyle bir faaliyette ya da keşifte ele geçirilmiş olabileceğini ifade etti.
BU ÇOK ENDER BİR ŞEY
O tarihlerde 57. Alay’ın kumandanının, Yarbay Hüseyin Avni Bey olduğunu hatırlatan Esenkaya, şöyle konuştu:
“Şapkanın üzerinde bulunan tarihten sonraki akşam, yani 18 Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece Gelibolu Yarımadası’ndaki Karayörük Dere’de Türk tarafı 42 bin askerle büyük bir hücuma kalktı. Bu hücumda hiç hilafsız 5 saatte yaklaşık 10 bin zayiat var. Bu zayiatın 3 bin 600’ü şehittir. Bu hücumla ilgili Avustralyalıların kaynaklarında şöyle bir ifade var, ‘Bizim makineli tüfeklerimiz ateş etmekten şişti kaldı.’ 5. Ordu Komutanı Alman Liman von Sanders’in ise ‘Türkiye’de 5 Yıl’ adlı anı kitabında bu taarruzla ilgili söylediği, ‘Bu benim hatamdı’ itirafı çok enteresan. İşte şapka, bu saldırıdan bir gün önce ele geçirilmiş.”
Esenkaya, Atatürk’ün, bu şapkada el yazısı ve imzasının bulunmasının, malzemeye ayrı bir önem ve anlam kattığını belirtti. Bugüne kadar, üzerine Atatürk’ün imza attığı ya da not düştüğü bir savaş malzemesi görmediğini kaydeden Esenkaya, “Bu çok ender bir şey. 18 yılık bir araştırmacıyım, ikinci bir örneği bilmiyorum” ifadesini kullandı
http://www.aksam.com.tr/yasam/ataturkun-imza-attigi-ingiliz-sapkasi/haber-254292
TIBBIYELİ HİKMET

One thought on “Atatürk ”Çanakkale Kahramanı Değildi” Yalanı

  • ridvan

    guzel yazi.Herkesin okumasi dilegi ile

    Yanıtla

Bir Cevap Yazın

Pin It on Pinterest